Öncelikle vücudumuzu bir havuz gibi düşünelim. Ancak büyüyüp küçülen ve muslukları da hem sayca hem de hacim olarak çoğalıp azalan bir havuz.
Havuzu dolduran musluklar; ağız yoluyla aldığımız katı ve sıvı gıdaları temsil eder. Bu dolduran musluklardan katı ve sıvı gıdalar olarak bir çok besin alırız. Hastalık veya bazı özel durumlarda damardan da vücuda besin verilebilir ki, bunlar yedek musluklardır.
Havuzu boşaltan veya vücuda giren enerjiyi tüketen veya atan musluklar ise;
En başta vücudun yaşamsal ve metabolik faaliyetleri olan solunum sistemi, dolaşım sistemi, savunma sistemi, kas iskelet sistemi tonusunun sağlanması, vücutta sürmesi gereken biyokimyasal reaksiyonlar ve bilimum yaşamsal otonom faaliyetler gelir. Bu musluklar yaklaşık günlük toplam enerjinin kabaca ve ortalama %60’ını tüketirler.
Sindirim sistemi, kendine has hareket ve sindirme işlemleri için ayrı bir tüketim sistemi olarak adlandırılır ve hem faaliyetleri için enerji harcarken hem de boşaltım sistemi olarak çıkardığı atıklarla tüketim yapar, ayrıca idrar, ter ve nefes gibi boşalma mekanizmalarımız da bir diğer atım yollarıdır. Bu atım muslukları da kabaca ve ortalama %20 tüketim yaparlar.
Aslında bizim en fazla kontrolümüzde olan ve tercihlerimizle etkileyebileceğimiz üçüncü musluk fiziksel aktivite ve günlük yaşam tarzıdır. Bu esnada kaslarımızda artan faaliyetler artmış enerji ihtiyacı duyarlar. Normal orta düzey aktif olan bir kişide bu fiziksel aktivite kabaca ve ortalama %20 tüketim yapar. Fiziksel aktiviteyi çoğaltmakla bu tüketim oranını artırabilir ve havuzun boşalmasını hızlandırabiliriz. Tersine olarak daha miskin bir yaşam tarzı ile de bu tüketimi çok azaltabiliriz. Ancak ve önemli olan bir nokta, bu sistemin aktif ve anlık tüketiminin dışında birde ardışık etkileşimi vardır. Fiziksel aktiviteyi çoğalttıkça bu musluğun istirahat halinde de yakıt tüketme etkisi artar, gelişen kas iskelet sistemi istirahat halinde bu hacmini ve gücünü korumak için yakıt tüketimini daha fazla artırır. Tersine olarak hareketi azalttıkça küçülen ve güçsüzleşen kas iskelet sistemi istirahat halinde de çok az enerji tüketimi yapar.
Temel olarak gıdalarımız katı veya sıvı ayırmaksızın Karbonhidratlar (şekerler), yağlar ve proteinler olarak üç ana guruba ayrılır. Karbonhidrat ve yağ grupları vücudun enerji ihtiyacı olan şekeri karşılamak için kullanılır, ancak fazlası depolanır.
Bu depolama glikojen adı verilen bir özel şeker depolaması dışında vücudun belli bölgelerinde veya genelinde yağ depoları olarak olur. İşte bu birikme vücudun ihtiyacının fazlası olanıdır.
Peki; bu ihtiyaç fazlası neden depolanır? Çünkü vücudun normal boşaltım organlarından bu fazla enerji atılamamaktadır.
Peki; ihtiyaç nedir, nasıl belirlenir, herkesin ihtiyacı aynı mıdır? Hayır elbette, herkesin ihtiyacı aynı olmadığı gibi bir kişinin de tüm hayatı boyunca sabit ihtiyacı yoktur. Vücudumuzu ne kadar yoğun kullanıyor, ne kadar zorluyor veya vücut metabolizmamız ne kadar fazla enerji istiyor ise ihtiyaç buna göre belirlenir. Bu ihtiyacı yönetmek biyolojik olarak çok elimizde değildir. Ancak ihtiyacı azaltan veya artıran davranışları seçmek elimizdedir.
Temel mekanizma alımı azaltıp, atımı veya yakımı artırmaya dayalıdır.
Aslında çok basit: Alımı AZALT, atımı ve yakımı ARTIR. Yani havuza su getiren muslukları kıs, su boşaltan musluklar aç ve çoğalt.
Havuzun bu musluklarının boyutu ve hızını belirleyen unsurların tamamına yaşam tarzı, davranışlar veya alışkanlıklar demek mümkündür. Yaşam tarzı ve davranış kusurları havuzu taşıran veya büyüten problemler olarak karşımıza çıkmaktadır. O zaman çözümün de adı basit: Yaşam tarzı ve davranış değişikliği.
ANCAK, Obezite tek tip bir hastalık olmayıp her hastanın obezite için çok farklı kolaylaştırıcıları ve sebepleri olduğundan, her hasta için de özelleşmiş bir tedavi planı gereklidir.
Sosyokültürel düzeyi yüksek hasta ile düşük hastaların obezite sebepleri ve çözümleri birbirinden çok farklı olabilmektedir.
Zengin hasta ile alt gelir gurubu hastaların obezite sebepleri ve çözümleri birbirinden çok farklı olabilmektedir.
Yoğun çalışan hasta ile ev hayatı yaşayan hastaların obezite sebepleri ve çözümleri birbirinden çok farklı olabilmektedir.
Yaşlı hastalar ile genç hastaların obezite sebepleri ve çözümleri birbirinden çok farklı olabilmektedir.
Kadın hastalar ile erkek hastaların obezite sebepleri ve çözümleri birbirinden çok farklı olabilmektedir.
Son olarak ta hafif obez hastalar ile orta obez hastaların ve aşırı obez hastaların obezite sebepleri ve çözümleri birbirinden çok farklı olabilmektedir.
Tüm bu sebepler ile TEK VE EN DOĞRU BİR YÖNTEM YOKTUR.
MUTLAKA KOMBİNE TEDAVİLER VE YAŞAM TARZI VE DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİĞİ TEDAVİLERİ GEREKLİDİR.
GERÇEK TEDAVİ; SADECE ZAYIFLAMAK DEĞİL, ZAYIF KİLODA KALABİLMEKTİR. BUNU SAĞLAMAYAN TEDAVİLERİN TÜMÜ GEÇİCİ VE PALYATİFTİR, REBOUND (daha fazla geri kazanım) İLE SONUÇLANIR.